KİŞİLİK BOZUKLUĞUNUN NEDENLERİ
Kişilik bozukluğu hastanın sağlıklı düşünememesi ve sağlıklı davranışlarda bulunamamasıdır. Bu davranışın ise birçok farklı sebebi olabilir.Kişilik bozukluğunu etkileyen faktörlerin içerisinde genetik yatkınlık, erken yaşta yaşanan bağlanma deneyimleri, yaşanmış tramvaya sebep olan olaylar, aile içi yaşam, çevre, sosyokültürel ve politik çevre bulunur.
Biyokimyasal/nöroanatomik, psikolojik ve sosyokültürel etkenlerin hepsinin bu hastalığı oluşturmaya yatkın bir biçimde bir araya gelmesi, insanda kişilik bozukluğunun ortaya çıkmasına sebep olur. Yapılan araştırmalar sonucun bazı kişilik bozukluklarının sadece genetik faktörler yüzünden ortaya çıktığı, bazılarının ise genetik faktör olmaksızın, sadece çevresel faktörlerin etkisiyle ortaya çıktığını göstermiştir. Araştırmalardan da anlaşılacağı üzere, çevresel faktörlerin (aile ortamı vs.) kişinin psikolojisi üzerindeki etkisi çok büyüktür.
Çocukluk dönemindeki uygunsuz aile ortamında büyüyen çocuğun, yaşantısının herhangi bir alanında (özellikle ergenlikle birlikte başlayıp sonrasında devam edecek şekilde) kişilik bozukluğu yaşaması çok muhtemeldir. Çocuğun hayatındaki olumsuz baba, anne ya da abi, kardeş figürü ya da bu figürlerden birinin olmaması, çocuğun geleceğini tamamını etkilemektedir.
Kişilik Bozukluğunun Tedavi Süreci
Kişilik bozukluğunun tedavisinde çeşitli yöntemler kullanılıyor. Bu tedavilere örnek olarak dinamik psikoterapi, diyalektik davranış terapisi, şema terapisi, bilişsel davranışçı terapi verilebilir. Kişilik bozukluğunun tedavi süreci kısa değildir, uzun zaman alır. Tedavinin uzun sürmesinin sebebi, kişilik bozukluğunun kişinin duyguları, davranışları yani alışkanlıkları ile alakalı olmasıdır. Kişilik bozukluğuna sahip kişi, tedavi sonucunda bir bakıma yeni bir insana dönüşmüştür. Düşünceleri de dâhil olmak üzere değiştiği için eski halinden eser kalmamıştır.
Yaşın ilerlemesiyle birlikte kişilik bozukluğu kalıcı hale gelebilir. Yaşın ilerlemesiyle insana gelen olgunluk hali bazı insanlarda olumlu etkiye sebep olurken, bazı kişilik bozukluğu yaşayanlarda tam tersi etki edebilir.
Bununla belirtilmek istenen şey kişi hastalığına objektif bir biçimde bakmaya başlayabilir da tam tersi olup, kişi bozukluklarını tamamen huy edinebilir. Yaşının verdiği olgunlukla kişilik bozukluğunu daha da benimseyen bireylerin tedavi süreci daha uzun ve zorludur. Çünkü birey kendi yaptığının doğruluğundan emin olduğu kadar sizin düşünce ve davranışlarınızın yanlış olduğundan kesinkes emindir. Ve doktorları ve ilaçları düşmanı olarak görmeye başlar.
Böyle durumlarda hastanın üstüne gidilmemeli, kişilik bozukluğuna sahip olan kişiyle uzlaşmaya varılmaya çalışılmalıdır. Yapılan her şeye rağmen hasta uzlaşmaya yanaşmıyor ise hastanın bir kliniğe yatırılması fikri düşünülebilir. Lakin bireyin kliniğe yatırılması son çare olmalıdır, çünkü kliniğe yatırılmak hasta için hastanın olumsuz düşüncelerini desteklemek demektir.
Tedavi süresi boyunca kişilik bozukluğuna sahip insan yalnız bırakılmamalı, etrafındakilerin kötü niyetli olmadığı ispatlanmaya çalışılmalıdır. Birey durumu daha iyiye gittikçe etrafındakilerin niyetlerinin gerçekten de kötü olmadığını kabullenebilir ya da kendini uyuşturmaya çalıştıkları gibi gerçek dışı düşüncelere kapılabilir.
Kişilik bozukluğuna sahip bireye yardımcı olmak adına, eğer okumaktan zevk aldığı bir yazar varsa onun kitaplarını götürebilir, sevdiği şeylere dikkat edip özen gösterilebilir. Kişi her ne kadar inkâr etmeye çalışsa da böyle durumlar içten içe onu karşısındakine güvenmeye ve iyi niyetini kabullenmeye itebilir.